-
1 pourvoir
-
2 munir
-
3 subvenir
v isubvenir à qqch birine bir şey sağlamak -
4 fournir
-
5 nutzen
I vi yaramak;wozu soll das \nutzen? bu neye yarayacak ki?, bu ne işe yarar ki?;jdm zu etw \nutzen birine [o birinin işine] bir şey için yaramak; ( Gewinn bringen) birine bir şey yarar sağlamak, birine bir şey kâr getirmekII vt1) ( Rohstoffe) yararlanmak (-den)2) ( Gelegenheit) kullanmak, yararlanmak (-den) -
6 veranlassen
veranlassen*vt1) jdn \veranlassen, etw zu tun birine bir şeyi yaptırtmak, birinin bir şeyi yapmasını sağlamak;Maßnahmen \veranlassen önlemler aldırtmakjdn \veranlassen, etw zu tun birine bir şeyi yaptırtmak, birinin bir şeyi yapmasına sebep olmak; -
7 наводить
1) (оружие, приборы) doğrultmak; tevcih etmekнаводи́ть самолёт на цель — uçağı hedefe yöneltmek
наводи́ть на ре́зкость — фото netlik ayarı yapmak
2) перен. vermek; salmakнаводи́ть тоску́ на кого-л. — birine kasvet vermek
наводи́ть страх / у́жас на кого-л. — birine korku / dehşet salmak / saçmak
3) перен. uyandırmakнавести́ кого-л. на размышле́ния о чём-л. — birine bir şeyi düşündürmek
э́то навело́ его́ на подозре́ние — bu onda şüphe uyandırdı
4) в соч.наводи́ть вре́менный мост — eğreti köprü kurmak
••наводи́ть мосты́ — köprüler kurmak
наводи́ть поря́док — düzene koymak / sokmak; düzen vermek; derleyip toplamak / toparlamak ( в помещении); kamu düzenini sağlamak ( общественный)
навести́ красоту́ (подкраситься) — разг. makyajını tazelemek
-
8 vermitteln
vermitteln*I vt1) ( verschaffen) sağlamak;jdm etw \vermitteln birine bir şeyde yardımcı olmakein Gespräch \vermitteln telek konuşmayı bağlamak, telefon bağlantısını sağlamak3) ( Eindruck) bırakmak4) ( Wissen) edindirmekeinige \vermittelnde Worte sagen birkaç uzlaştırıcı söz söylemek;\vermittelnd eingreifen araya girmek -
9 связывать
несов.; сов. - свя́зать1) врз (birbirine) bağlamakсвя́зывать ве́щи — eşyayı bağlamak
плот свя́зан из брёвен — sal, tomruklar yan yana bağlanarak yapıldı
ру́ки у него́ бы́ли свя́заны — elleri bağlanmıştı / bağlıydı
э́ти города́ свя́жет автостра́да — otoyol bu kentleri birbirine bağlayacak
две дере́вни не свя́заны телефо́ном — iki köy arasında telefon bağlantısı yok
связа́ть кого-л. обеща́нием — перен. söz verdirerek birini bağlamak
их связа́ла судьба́ — kader onları birbirine bağladı
2) (устанавливать связь с кем-чем-л.) temas kurmasını / temasa geçmesini sağlamakсвяжи́ его́ с дире́ктором — müdürle temasa geçmesini sağla
3) bakmakпое́здка связа́на с больши́ми расхо́дами — gezi büyük masrafa bakar
4) ilişkili olmak; bağıntılı olmak; bağlı olmakпотребле́ние те́сно связа́но с разви́тием эконо́мики — tüketim ekonominin gelişmesiyle yakından ilişkilidir
предприя́тия, связа́нные с иностра́нным капита́лом — yabancı sermaye ile bağıntılı işletmeler
5) ( устанавливать зависимость) ilişkilendirmekэ́то изобрете́ние свя́зывают с и́менем Циолко́вского — bu icat Tsiolkovski ile ilişkilendiriliyor
••связа́ть свою́ жизнь с кем-чем-л. — hayatını birine, bir şeye bağlamak
связа́ть свою́ судьбу́ с кем-л. — biriyle kader birliği yapmak
свя́за́ть кого-л. по рука́м и нога́м — birinin elini kolunu bağlamak
-
10 Vorsprung
-
11 prêt
Ipréparé, disposé hazır [ha'zɯɾ]◊Le repas est prêt. — Yemek hazır.
IIn m1 action de prêter ödünç verme2 argent ödünç para -
12 tenir
Iv t1 à la main elinde tutmak2 maintenir tutmak, saklamak3 diriger iş tutmak, işletmek4 dire söylemek, demek5 tutmak6 tutmak7 apprendre de almak, sağlamak8 tiens ! / tenez ! buyrun !◊Tiens, voici ton courrier. — Buyur, işte mektupların.
IIv i1 aimer bağlı olmak◊Il tient beaucoup à elle. — Oğlan kıza çok bağlı.
2 vouloir çok istemek3 benzemek4 se maintenir kalmak5 résister dayanmak◊La tente n'a pas tenu pendant la tempête. — Çadır fırtınaya dayanamadı.
6 dans un espace clos sığmak7 être tenu à qqch -(y)e bağlı olmak8 être tenu de faire qqch -zorunda olmak9 tiens ! işte ! -
13 tirer
Iv t1 tendre çekmek2 rabattre kapamak3 traîner ardından çekmek4 çizmek5 basmak6 avec une arme ateş etmek7 un ballon topu göndermek8 hors d'un endroit çıkarmak9 d'une situation almak, çıkarmak10 sağlamak11 ders almak12 dans un jeu de hasard rasgele çekmek◊tirer le bon / mauvais numéro — kazanan, kazanmayan numarayı çekmek
IIv i1 tendre çekmek, asılmak2 avec une arme ateş etmek3 un ballon topu hedefe göndermek4 tirer à sa fin son bulmak5 aspirer çekiş -
14 prêter
v t1 fournir ödünç vermek2 accorder vermek, sağlamak♦ prêter attention à qqch bir şeye dikkat etmek3 prêter serment ant içmek4 attribuer biri hakkında konuşmak -
15 восстанавливать
yeniden kurmak,onarmak,restore etmek; yeniden canlandırmak* * *несов.; сов. - восстанови́ть1) yeniden kurmak; onarmak, restore etmek ( реставрировать); yeniden kazandırmak, yeniden kavuşturmak, geri vermek, iade etmek ( утраченное)восстана́вливать разру́шенный го́род — tahrip edilen kenti yeniden kurmak
движе́ние на э́той ли́нии / трассе восстано́влено — bu hat yeniden trafiğe açıldı
восстанови́ть (пре́жнее) положе́ние — durumu eski haline getirmek
восстана́вливать контро́ль над чем-л. — bir şeyi yeniden denetim altına almak
восстана́вливать свою былу́ю мощь — eski kudretini yeniden kazanmak
восстана́вливать (общественный) поря́док — asayişi yeniden sağlamak / iade etmek
восстана́вливать здоро́вье кому-л. — birini sağlığa kavuşturmak
зако́н бу́дет восстано́влен — yasa yeniden yürürlüğe girecek
2) перен. (в памяти и т. п.) yeniden canlandırmakвосстана́вливать что-л. в па́мяти — zihinde yeniden canlandırmak
восстана́вливать в па́ртии — yeniden partiye almak
восстана́вливать кого-л. на рабо́те — yeniden işe almak
восстана́вливать кого-л. в до́лжности — yeniden göreve almak
восстана́вливать кого-л. в права́х — birine haklarını iade etmek
4) (враждебно настраивать против кого-чего-л.) düşmanca bir tutum aldırmak -
16 عون
Iعَوْن1. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme2. hizmetAnlamı: birine yarayan bir işi yapma3. muavenetAnlamı: yardım4. ianeAnlamı: yardım5. muavinAnlamı: yardımcı, yardım eden6. aveneAnlamı: yardakçılar7. sayeAnlamı: koruma yardım8. himmetAnlamı: yardım, kayırma9. medetAnlamı: yardım, imdat10. yardım11. imdatAnlamı: yardım işareti12. destekAnlamı: dayanak, dayakIIعَوَّنَ1. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak2. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek -
17 accorder
v t1 donner vermek◊accorder une autorisation / une faveur à qqn — birine izin vermek / çıkar sağlamak
2 accorder de l'importance à qqch bir şeye önem vermek3 associer uyuşturmak◊Elle ne sait pas accorder les couleurs. — Bayan renkleri birbirleriyle uyuşturamıyor.
4 mus akort etmek◊accorder un piano / un violon — bir piyanoyu akort etmek
5 gramm uyum [u'jum] -
18 Vorteil
Vorteil <-(e) s, -e> ['fɔrtaıl] mavantaj, çıkar, menfaat; ( Nutzen) yarar, fayda;die Vor- und Nachteile von......in yarar ve zararları,...in avantaj ve dezavantajları;die Sache hat den \Vorteil, dass... işin avantajı şudur ki,...;auf seinen \Vorteil bedacht sein çıkarına bakmak, kendi çıkarını gözetmek [o düşünmek], dümenine bakmak;das ist für dich von \Vorteil bu senin için avantajlı;gegenüber jdm im \Vorteil sein birine karşı avantajlı durumda olmak
См. также в других словарях:
yöneltmek — i, e 1) Bir şeye belli bir yön vermek, yönelmesini sağlamak, çevirmek, tevcih etmek 2) Birine veya bir şeye doğru bakmak Bakışlarını ona yöneltti. 3) Birine bir şey söylemek, tevcih etmek Yine ünlü kişiler çeşitli konularda konuşur, ardından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaptırmak — i, e 1) Bir şeyin ele geçirilmesine, kapılmasına yol açmak 2) Vücudun herhangi bir organı, bir kaza sonucunda makine tarafından ezilmek veya koparılmak 3) mec. Yanlış bir davranış sonucu birine uygun imkânı sağlamak, fırsat vermek 4) mec. Elinden … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğutmak — i 1) Soğumasını sağlamak, soğumasına sebep olmak Suyu soğutmak. 2) den, mec. Herhangi bir durum, kişi, olay; birine, bir yere veya bir şeye karşı duyulan sevgi ve ilginin yok olmasına yol açmak Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
havale göndermek (veya yollamak) — postane, banka vb. aracılığıyla birine para ödenmesini sağlamak Posta ile beş milyon liralık bir havale gönderdim … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhtaç etmek — (birine) birini, gereksinim duyduğu bir şeyi başkasından sağlamak zorunda bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iltifat — is., Ar. iltifāt 1) Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma Genç kızlar erkeklerin iltifatlarına nasıl karşılık vereceklerini şaşırmışlardı. M. Yesari 2) İlgi gösterme, rağbet etme Kime iltifat dozunu artırırsa o gerçekten de… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlamak — i, e 1) Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak Gemiyi iskeleye bağlamak. 2) Düğümlemek İpi ipe bağlamak. 3) i Yara ilaç koyup bezle sarmak Yarayı bağlamak. 4) i Denk yapmak, paket yapmak Yatakları bağlamak. Eşyayı bağlamak. 5) nsz Oluşmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aldatmak — i 1) Beklenmedik bir davranışla yanıltmak Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır. P. Safa 2) Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak Üç defadır bu yezit beni aldatıyor. B. Felek 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uzatmak — nsz 1) Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak Saç uzatmak. Tırnak uzatmak. 2) i Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar. M. Ş.… … Çağatay Osmanlı Sözlük